Farkındayım, biraz iddialı bir başlık oldu ama bu oyun hakkında gerek eleştirmenlerin yorumlarına, gerekse oyunu izleyip çooook üst perdeden eleştiri yapıp, eleştirmeyi de sadece yermek olarak algılayanların yorumlarına baktığımda haksızlık yapıldığını görünce, savunma gereksinimi duydum. Daha önceki yazılarımı takip edenler bilirler ki naçizane, bir yandan tiyatro ile ilgili faaliyetlerimi yürütürken bir yandan da meslek olarak icra ettiğim psikolojik danışmanlık açısından da oyunlara bakmaya gayret ediyorum. Eleştirisini yapacağım oyunları da bu bağlamda bana veri sunan oyunlardan seçmeye özen gösteriyorum. Yani bir oyunu, salt teatral argümanlarla değil de oyunun kitlelere olan etkisi, sosyo – psikolojik açıdan içerdiği ögeleri, mesajların işlenmesi yada olayların ele alınış biçimleri açısından da değerlendirmeye çalışıyorum.
Oyunun Mehmet Ergen gibi usta bir yönetmen tarafından yönetildiğini duyunca gitmeyi zaten düşünüyordum. Bir de üstüne oyunun konusu hakkında kısa bir bilgi edindiğimde, günümüz gençliğinin bir kısmının içinde bulunduğu buhranı anlatmaya çalıştığını okuyunca oyunu kesinlikle izlemeye karar verdim.
Oyunun yazarı, Barış Toraz’ı günümüz gençliğinin bir kısmını temsil edenlere dair yaptığı gözlemlerinden ve çözümlemelerinden ötürü takdir etmek ve Mehmet Ergen’in de yaptığı gibi desteklemek gerekir. Tamamen sorumluluğu üstünden atarak, sadece gençlerde hata arayıp, “Acaba bu gençlerin bu hâle gelmesinde benim sorumluluğum ne kadar ve ben ne yapabilirim?” diye düşünmekten kendini alıkoyan biri olmamaya gayret etmişimdir. Çünkü eğer varsa bir maraz bu marazın oluşmasında mutlaka “büyükler” olarak bizim de hata payımız vardır. Hiçbir birey kendi başına olumsuzlukların içine düşmez. Olumsuz durumlara düşülmemesi için yetişkinler olarak bizler gençler için ne yapıyoruz ki ya da olumsuzluklara düşüldükten sonra geri dönüş için neler yapıyoruz diye kendimize de sormak gerekir. Her şeye rağmen var olan yozlaşmanın önüne geçilebilmesi için çaba sarf edilmesi gerektiğini düşünmekteyim. Bu bağlamda oyun metni, bir kısım gençliğin yozlaşmasını, evrensel ahlak değerlerinden git gide uzaklaşmasını, namus – dürüstlük gibi kavramların sadece dillere pelesenk edildiğini ve bunların göstermelik olduğunu, bu tip gençlerin arkadaşlar arasında birbirlerine bile riyakâr davranışlar sergilediklerini göstermesi açısından başarılı. Aynı zamanda oyunda ele alınan genç grubun, emek göstererek, çaba sarf ederek değil de amiyane tabirle kısa yoldan köşe dönmeyi kendilerine şiar edinmesi de güzel bir dille eleştirilmiş. Günümüz gençliğinin bir kısmının gerek popüler kültürün etkisi ile gerekse değerleri küçümsemeleri sebebiyle, oyun metninde yer alan düşüncelere çokça meylettiğini görmekteyiz. Bu açılardan bakıldığında, metin, toplumumuzun hiç de azımsanmayacak bu gençlik kesimine iyi bir ayna olma özelliği taşımaktadır.
Yönetmen Mehmet Ergen’in oyuncu seçimi gayet başarılı olmuş. Mehmet Ergen’in yönettiği diğer oyunlara bakarak reji anlamında harikalar yaratmasını bekleyenler gerek metnin gerekse oynanılan sahnenin özelliklerini düşünmeden bir beklenti içerisine girmiş olurlar.
Rejide beni rahatsız eden durum, başkarakterdeki kişinin babasının nedense ahlâklı bir birey olarak gösterilme çabasıdır. Oysa ki bu yansıtılış metinle tamamen tezat durumdadır. Bir gencin içine düştüğü olumsuz durumlardan ailesi de muhakkak sorumludur. Baba karakteri gayet namuslu – dürüst – ilgili bir babaymış gibi lanse edilmiş. Ancak oyun metninde babanın çocuğuyla alâkadar bir baba olmadığı, atletiyle – pijamasıyla televizyon izlemekten başka bir şey yapmadığı, eve getirilen yüklü miktarda paranın dahi hesabını sormadığı ve paraya “nerden gelirse gelsin kârdır” gözüyle baktığı görülürken başka sahnelerde de babanın ahlâk sahibiymiş gibi ve evladından dürüst davranışlar bekleyen biri gibi yansıtılması metinle reji arasında bir çelişki oluşturmasına neden olmuştur.
Oyundaki bütün genç oyuncular, özellikleri itibari ile yansıtılmak istenen gençleri tam manasıyla yansıtıyorlar. Yaklaşık 2800 küsur gencin eğitim gördüğü bir eğitim kurumunda psikolojik danışmanlık yapan biri olarak o gençleri maalesef çok gördüğüm için oyuncuların ne denli gerçekçi oynadıklarını teşhis etmekte zorlanmadım. Gerek takındıkları bedensel üslûp ve mimikler, gerekse havai ve uçarı gençlik ağızları çok başarılıydı. Ağlanacak halimizi, güldürerek anlattılar. Özellikle oyunculardan Bartu Küçükçağlayan, Deniz Celiloğlu ve Ünal Yeter oyunda öne çıkan isimlerdi. Bu tip kişileri iyi gözlemleyip sahneye sahici bir dille yansıtmışlar. Fakat aynı cümleleri baba karakterinde oynayan Engin Yüksel için ifade edemeyeceğim. Adeta bazı memur tiyatrocular gibi “oyun bir an önce bitse de gitsek” edası ile sıkılarak oynaması, karşısındaki oyuncuyu dinlemiyormuş gibi sadece kendi söyleyeceklerine duygusuz bir şekilde odaklanması rahatsız edici derecedeydi.
Dekor; Barış Dinçel’i birçok özel ve ödenekli tiyatroya yaptığı başarılı dekorlardan hepimiz biliyoruz. Oyun tanıtımlarında dekorun Barış Dinçel tarafından yapıldığını görüyoruz lâkin sahneye koyulan sadece dört beyaz sandalyenin nesinin Barış Dinçel gibi bir başarılı dekoratör tarafından yapıldığını anlamakta zorlandım. Bu söylediklerim dekoru küçümsemek maksadı ile söylediğim sözler değildir. Hatta bu oyun için yeterli niteliktedir. Ancak oyun daha fazla dikkat çeksin diye dekora Barış Dinçel isminin yazıldığı iddiası da maalesef birçok kişi tarafından dillendirilmektedir. Bu durum oyun yönetimine de eleştiri olarak mutlaka gitmiştir.
Oyunun ışıkları ve sahne aralarında kullanılan gündeme ait şarkılar, hem oyunda işlenen gençlik grubu ile hem de oyunculuklarla tam bir uyum içerisinde. Sadece naçizane bir öneri, müziklerin aniden ve yüksek bir sesle verilmesi rahatsız edici olduğu müzikler daha yavaştan girebilir.
Günümüz gençliğinin içinde bulunduğu kimlik bunalımını, popüler kültürün yansımalarını, emeğin, çabanın ve bunların akabinde elde edilecek olan kazancın aksine kısa yoldan zengin olma hayalleri kuran kişilerin hallerini, dizilerden ve magazin bültenlerinden etkilenip yozlaşmaya doğru giden ailelerin hali pür melâlini göstermesi açısından başarılı olan bu oyuna gidilmesini kesinlikle tavsiye ediyorum.
Ve Mehmet Ergen’i, neredeyse klikleşmiş, kemikleşmiş bir oyuncu ve yazar grubunu kırıp gençlerin önünü açmak için giriştiği bu yolda tebrik ve takdir etmek gerekir.
No Comment
You can post first response comment.